top of page

Alfabenin Ilk Harfinin Basında Bir

  • Yazarın fotoğrafı: Remzi Nedim KARATAŞ
    Remzi Nedim KARATAŞ
  • 21 Tem 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 Tem 2024




Ana karamın gri olduğu iddia edilen ama çoğu şehirden daha yeşil olan ve bazılarını haklı çıkaracak şekilde denize çıkacakmış gibi yapan ama olduğu gibi devam eden sokaklarında yürüyorum. İşlerimi erken bitirmenin bir ödülü olacak şekilde istediğim tek şey bir gündüz birası. Sonuçta ne demiş tanrıça Ninkasi "Ekmek ye Enkidu, bu yaşamın bir parçası! Ve toprağın geleneği olan birayı iç." bunun üzerine Enkidu'nun, doyuncaya dek ekmek yediği. Yedi küp bira içtiği rivayet edilir. Eğer dedikleri doğruysa içi açıldı, neşe buldu. Yüreğine açıklık geldi, yüzü parladı. Kıllı, pis gövdesini sıvadı, kendi kendini yağladı, insana döndü.

            İçinde yaşadığım bu kara parçasının bazı sokakları zihnimi bloke ediyor, özellikle Kurtuluş Parkı'na doğru giden arka yol ne zaman geçsem beni hafifletir. Bazense zaman yolculuğuna çıkarır. Zihnimde ışınlandığım dönemde bira fabrikası yok bu nedenle bira daha çok evlerde üretiliyor. Gerçi günümüzde de böyle olması için çok az kaldı diye düşünüyorum. İlk bira üreticileri kadın olduğu için sanırım birahanelerin yöneticisinin kadın olması zorunluluğu varmış. Bundan sanırım biranın tanrısı değil de tanrıçasının olması.

            Sonunda bir bara ulaşabildim, yanımda zaman yolculuğundan aşırdığım kraliyet tacına benzeyen bir açacakla beraber. Bar insanından açacağımla açabileceğim bir bira istediğimi söyledim o ise artık tüm biraların parmakla çekerek açıldığını söyledi. Zamanda fazla ileri gitmiştim sanırım, hiç çevir aç yok mu diye sordum, var ama eski olduğu için az bulunuyor, maalesef biraz pahalı dedi, getirmesini söyledim. Sonuçta elçiye zeval olmaz. Sözünün eri bir bira şişesiydi ve açacağımla açamadım, bu açacak artık tamamen işlevsiz hale geldi diye düşündüm, hem de hiç kullanamadan! Bir hışımla işletmeciyi çağırdım. Erko'ydu, tartışma çıktı ve kara parçamın yeşil barındıran sokağına doğru çıktık, sesimizi yükselttik. O çok kıymet verdiğim açacağımı bir hışımla yere çarptım, çarptığı yer yarıldı ve açılan portaldan içine su doldu. İşletmeciyi o suyla boğdum, o boğuldukça su arttı, su arttıkça daha da çok boğuldu /tabii böyle bir şey mümkünse/. Çünkü ne demişti Hamur Abi "Eğer ki bir işletmeci bira için olduğundan fazla ücret isterse onu suda boğ"

            Sanırım onun sözünü dinlediğim için o da bize deniz hediye etti, gerçi ne kadar kısasa kısas olduğu tartışılır. Tabii bu başka bir hikâyenin konusu.


Toprak Şems Tezcan

 
 
 

Comments


Subscribe here to get my latest posts

Thanks for submitting!

© 2035 by The Book Lover. Powered and secured by Wix

  • Facebook
  • Twitter
bottom of page